top of page
  • Yazarın fotoğrafıMuharrem Kürşat Doğan

Gerçek Kişi Ve Tüzel Kişi Nedir ? Ehliyet Ve Haklar

Hukukun en önemli kavramlarından birisi “kişi” kavramıdır. Hukukta tanımlanan kişiler sadece in- sanlardan ibaret değildir. Medeni Hukuk'a göre haklara ve borçlara sahip olabilen, haklardan ya- rarlanabilen tüm varlıklar, kişi kavramının içine girer. Haklara ve borçlara ise sadece insanlar değil dernekler, vakıflar, ticaret şirketleri gibi varlıklar da sahip olabilmektedir. İnsanlar hak ve borç sahibi olabileceği gibi bunlar da hak ve borç sahibi olabilmektedir.

Türk Medeni Kanunu, kişileri “gerçek kişiler” ve “tüzel kişiler” olmak üzere ikiye ayırmıştır. Gerçek kişiler, sadece insanlardır. Tüzel kişi ise belirli bir sisteme tabi olarak kurulan dernek, vakıf, şirket gibi örgütlenmiş kişi ve mal topluluklarıdır. Yani “kişi” kavramı hem gerçek kişileri (insanlar) hem de tüzel kişileri kapsar. İnsanların yanı sıra tüzel kişilerin de kişi olarak tanınmasının temel amacı, top- lumun bazı ihtiyaçlarına cevap verebilmektir.Gerçek kişiler sadece insanlardan ibarettir. Tüzel kişiler ise düzenlenmiş olduğu hukuk dalına göre ikiye ayrılır. Birincisi Özel Hukuk dalında düzenlenmiş olan Özel Hukuk tüzel kişileri, ikincisi ise Kamu Hukuku dalında düzenlenmiş olan Kamu Hukuku tüzel kişileridir Gerçek kişiler insanlardan oluşmaktadır. Günümüzdeki modern hukuk düzenlerinin tamamında insanlar gerçek kişi olarak tanımlanır. Fakat tarihteki dönemlerde her insana kişilik tanınmamıştır. Örneğin Roma İmparatorluğu Döneminde tutsaklar ve köleler, kişi olarak kabul edilmemiş, bir eşya gibi alınıp satılmışlardır. Türk hukukunda ise bütün insanlar gerçek kişi olarak kabul edilmektedir.

Türk Medeni Kanunu’nun 8. Maddesi; Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler. ibaresi ile kişilik bakımın- dan her insanın eşit olduğuna vurgu yapmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 28. Maddesi gerçek kişiliğe Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder. şeklinde yer vermiştir.

a) Gerçek Kişiliğin Başlangıcı: Türk Medeni Kanunu’na göre gerçek kişilik, çocuğun sağ ve tam doğu- muyla başlar. Buradaki sağ doğumdan kastedilen, çocuğun annesinden doğduktan sonra bir an bile olsa yaşaması, bir kez bile olsa nefes almış olmasıdır. Buradaki tam doğumdan kastedilen ise çocu- ğun vücudunun annenin vücudundan ayrılması, bağımsız bir hâle gelmesidir. Yani doğumun tamam- lanmasıdır. Çocuğun bir elinin olmaması veya bir parmağının olmaması gibi engel hâlleri tam doğum olmadığı anlamına gelmez.

b) Gerçek Kişiliğin Sona Ermesi: Gerçek kişilik; ölüm, ölüm karinesi veya gaiplik kararıyla sona erer.

Ölüm: Ölüm, kişiliği sona erdiren en doğal olaydır. Kişi ölümle birlikte hak sahibi olma niteliğini ve kişiliğini kaybeder. Ölen kişinin mal varlığı üzerindeki hakları mirasçılarına geçer. Ayrıca ölen kişi evli ise evliliği ve varsa çocukları üzerindeki velayet hakkı sona erer.

Ölüm Karinesi: Gerçek kişiliği sona erdiren bir diğer durum, ölüm karinesidir. Türk Medeni Kanu- nu’nun 31. Maddesinde ölüm karinesi; Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durum- lar içerisinde kaybolursa cesedi bulunmamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır. şeklinde tanımlanır. Ölüm karinesinde dikkat edilmesi gereken şey, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren bir durum içerisinde kişinin cesedine ulaşılamamasıdır. Örneğin bir uçağın çok yükseklerden okyanus üzerin-den geçerken havada infilak edip okyanusa çakılması sonucu bu uçaktaki bir kişinin cesedine ulaşı- lamaması durumunda, kişinin ölümüne kesin gözle bakılacağından, kişi ölüm karinesi gereği ölmüş sayılır ve kişiliği sona erer. Ayrıca bu uçaktaki ölenler için birlikte ölüm karinesi geçerlidir. Verilen örnekteki uçakta bulunan, cesedine ulaşılamayan ve hangisinin önce öldüğü tespit edilemeyen kişi- ler birbirlerine mirasçı olabilecek durumdalarsa birlikte ölüm karinesi gereği aynı anda ölmüş sayılır- lar. Bu durum miras paylaşımı açısından önem arz etmektedir.

Nüfus kütüğüne ölüm kaydı işlenmesi, o yerin en büyük mülki idare amiri (ilçelerde kaymakam, illerde vali) tarafından verilecek emirle mümkündür. Ölüm karinesinin sonuçları ölümle aynıdır. Ölen kişinin evliliği sona erer. Mal varlığı, mirasçılarına geçer.

Gaiplik Kararı: Gerçek kişilik, gaiplik kararı ile de sona erebilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 32. maddesinde gaiplikle ilgili şu ibare bulunmaktadır: Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Gaiplik, ölüm karinesinde olduğu gibi kendiliğinden gerçekleşmez. Bu kararın verilebilmesi için gaipliğine karar verilecek kişinin mirasçıları tarafından mahkemeye başvurulması gerekir. Gaiplik kararı ancak mahkeme tarafından verilebilir. Bu konuda görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir.Gaiplik kararında iki durum bulunmaktadır. Birinci durum, ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmaktır. Bu husus ölüm karinesi ile karıştırılmamalıdır. Ölüm karinesinde kişinin ölümüne kesin gözle bakı- lacak bir durum söz konusuyken gaipliğin birinci durumunda ölüm tehlikesi içerisinde bir kayıptan bahsedilmektedir. Örneğin vahşi hayvanların olduğu bir yere ava giden birisinden bir daha haber alınamaması durumunda kaybolan kişinin mirasçıları, gaiplik kararı vermesi için mahkemeye baş- vurabilirler. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda mirasçıların mahkemeye başvurabilmesi için olayın üzerinden en az bir yıl geçmesini beklemeleri gerekir.Gaiplik kararındaki ikinci durum ise kişinin kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması hâlidir. Örneğin kişi sabah evinden işine gitmiştir. Fakat işten çıktıktan sonra bir daha eve dönmemiş, ken- disinden uzun zamandan beri haber alınamamıştır. Kişiden uzun zamandan beri haber alınamaması durumunda mirasçıların mahkemeye başvurabilmesi için olayın üzerinden en az beş yıl geçmesini bek- lemeleri gerekir.

Gaiplikte gerçek kişiliği sona erdiren diğer durumlardan farklı olarak hakkında gaiplik kararı verilen kişinin geri gelme olasılığı da vardır. Bundan dolayı gaiplik kararı verilebilmesi için kişi ölüm tehlikesi içerisinde kayboldu ise bir yıl, kişiden uzun süreden beri haber alınamaması hâlinde ise beş yıl dolma- dan mahkemeye dava açılamaz. Bu sürelerin sonucunda mahkemeye kişi hakkında gaiplik kararı için dava açılır. Mahkeme, gaiplik kararı vermeden önce inceleme yapar ve Türkiye geneli iki kez ilan yapar. İlana rağmen kişiye ulaşılamazsa gaiplik kararı verir. Gaiplik kararı verilen kişinin kişiliği sona erer. Fakat gaiplik kararı verilen kişinin mal varlığını kullanabilmeleri için mirasçıların teminat gösterme zorun- luluğu vardır. Kişinin ölüm tehlikesi durumunda kaybolması sonucu gaiplik kararı verildi ise beş yıl, kişiden uzun süreden beri haber alınamaması durumunda gaiplik kararı verilirse 15 yıl süre ile teminat gösterilmesi zorunludur. Örneğin kendisinden uzun süreden beri haber alınamayan ve gaiplik kararı verilen Ahmet’in tek mirasçısı kızı Ayşe’dir. Ahmet’ten geriye 200.000 ₺ kalmıştır. Ahmet’in mirasçısı olan Ayşe’nin bu 200.000 ₺’lik mirası kullanabilmesi için mahkemeye 200.000 ₺ değerinde bir teminat göstermesi gerekir. Ayşe de 200.000 ₺ değerindeki evini mahkemeye teminat gösterebilir. Ancak Ayşe teminat gösterdiği mal varlığını 15 yıl boyunca kimseye satamaz. Bu teminatın amacı, gaiplik kararı verilen kişinin, geri gelme durumunda haklarını korumaktır.

c) Gerçek Kişilerde Hukuki Ehliyet: Gerçek kişiler açısından iki tür ehliyet vardır. Bunlar hak ehliyeti ve fiil ehliyetidir.

Hak Ehliyeti: Kişilerin hak sahibi olabilme yeteneğini ifade etmektedir. Hak ehliyeti, haklardan yarar- lanabilmeyi sağlar. Kişilik, sağ ve tam doğumla başlamaktadır. Ancak kişinin hakları, doğumdan daha önce başlar. Türk Medeni Kanunu’na göre çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder. Örneğin Ali ile Aslı evlidirler. Aslı hamiledir. Ali, henüz çocuğu doğmadan vefat etmiştir. Ali vefat ettiğinde eşi Aslı sekiz aylık hamiledir. Bu durumda doğacak çocu- ğun sağ ve tam doğması şartıyla hakları, ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar. Babası çocuk doğmadan vefat etmiş olsa bile çocuk, babasının yasal mirasçısı olacaktır. Bunun için miras paylaşımı hemen yapılmaz, çocuğun doğumu beklenir. Eğer çocuk sağ ve tam doğarsa çocuğun miras hakkı da gözetilerek kanuna uygun miras paylaşımı yapılır.

Fiil Ehliyeti: Kişilerin kendi fiilleriyle hak edinebilmeleri ve borç altına girebilmeleridir. Fiil ehliyetine sahip kişiler, kendi çabalarıyla birtakım haklar elde edebilirler. Mesela, kişiler kazanç getiren bir işte çalışarak bir ev sahibi olabilirler. Fiil ehliyetine sahip kişiler, borç altına da girebilirler. Sahip oldukları malları satabilir veya bağış yapabilirler.

Fiil ehliyeti, hak ehliyeti gibi doğuştan kazanılan bir ehliyet değildir. Hak ehliyeti olan herkesin aynı zamanda fiil ehliyeti de olmaz. Türk Medeni Kanunu’na göre fiil ehliyetine sahip olabilmenin bazı şart- ları şunlardır; ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı olmamak.


3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page